Temizlikçi Olacağımı Sanırken Pørnø Oyuncusu3Oldum

Aradan birkaç hafta geçmiş ama Haldun aramamıştı. Ben de aramaya çekiniyordum. Verdiği 500 Dolar suyunu çekmiş, annem yeniden başımın etini yemeye başlamıştı. Annemle aramız gerilmişti. Yeniden iş aramaya başlamıştım. Hatta bir firma ile görüşme de yapmıştım ama dönmemişlerdi. Ancak bir gece yatmaya yakın çaldı telefonum. Yabancı bir numaraydı.

Açınca, "Fundacığım rahatsız etmedim İnşallah?" diyen Haldun'un neşeli sesi geldi kulağıma. "Yok, ayaktaydım, yatmamıştım daha..." dedim çekingen bir sesle. "Hayatım arayamadım seni kusura bakma. Ama sana bomba gibi haberlerim var. Yarın ajansa uğra da ayrıntıları konuşalım canım, tamam mı bebeğim?" dedi hızlı hızlı. Oldukça kalabalık bir yerdeydi, arkadan bir sürü sesler geliyordu. "Nerdesin sen, kaç gibi geleyim?" dediğimde, "Ben havaalanındayım bebeğim, Antalya'daydım, orada işlerim vardı, yeni indim uçaktan. Yarın öğleden sonra 1-2 gibi gel, tamam mı, öpüyorum!" diyerek bir şey dememi beklemeden suratıma kapattı.

Ancak öğrenmem gereken bir şey vardı, o yüzden geri aradım. Birkaç sefer çaldıktan sonra açtı telefonu, "Şey Haldun, şey diyecektim, yarın çekim olacak mı peki?" diye çekine çekine sordum. Bir kahkaha atarak, "Hayatım bakıyorum çok sevdin sen çekim yapmayı!" dedi. Sonra da, "Yok, yarın çekim yok, sadece konuşacağız!" dedi ve kapattı yine pat diye.

Sabah neşeli halimi gören anneme, "Akşam aradılar, öğleden sonra beni bekliyorlarmış!" dediğimde benden çok sevindi. Kahvaltıdan sonra güzel bir duş alıp kurulandım. Ne giysem ne giysem diye uzun uzun düşündükten sonra siyah renkli diz altıma gelen tek parça elbisemi giydim. Kilom nedeniyle esk**en üzerime bol gelen elbise şimdi dar kalmış ve tüm vücut hatlarımı belli ediyordu.

Yandan durup aynaya bakınca memelerimin ve götümün önden ve arkadan yaptıkları çıkıntılar daha net belli oluyordu. Sutyenimin izi de belli oluyordu. Bu konuda bir şey yapamazdım ama beyaz pamuklu külotumun izi beni rahatsız etti. O zaman onu çıkarıp kocamın (yani boşandığım kocamın) aldığı ve iz yapmayan siyah renkli string külotumu giyindim. Önden normal bir külot gibi görünürken arkadan götümün arasına giriyordu. Ancak oldukça rahattı. Başımı da siyah türbanımla bağlayıp hafif bir makyaj yaptım.

Annem beni görünce, "Maşallah benim yavruma, manken gibi olmuşsun!" dedi yanaklarımdan öperek. Yeniden para gelecekti, bu nedenle de yağ çekiyordu. "O köpek kocan kıymetini bilemedi senin, ama İnşallah bundan sonra bilecek birini bulursun!" dediğinde, "Aman anne sen de, ne evlenmesi, benim öyle bir niyetim yok!" dedim. Ancak annem, "Senin olmayabilir ama benim var. Seninle ilgilenen biri çıktı, sana müsait bir zamanda diyecektim, ama madem konusu açıldı söyleyeyim..." deyince düşüp bayılacaktım nerdeyse. "Anne sen ne diyorsun Allah aşkına?" dedim tepki göstererek.

"Kızım aklını başına al. Daha gençsin güzelsin, önünde uzun bir gelecek var. Bu şekilde nereye kadar yaşayacaksın. Helal süt emmiş birini buldun mu git evlen. Bak kocan ne yaptı, senden boşandı hemen evlendi, üstüne de çocuk yapmışlar!" deyince sözünü kesip, "Çocuk mu?" dedim şaşkınca. Annem, "Evet, Hale hamileymiş, tüp bebekle yapmışlar, 4 aylık gebeymiş!" dediğinde büyük bir şok yaşadım. Kocam Hale ile evlenmekle kalmamış, üzerine çocuk yapmışlardı ve Hale şimdi hamileydi. 3 çocuğumun yanına bir de kardeş gelecekti. Tansiyonum düştü birden, koltuğa zor attım kendimi. Başım dönüyordu çok fena, gözlerim parlıyor, hiçbir şey göremiyordum.

Annem hemen ayaklarımın altına birkaç yastık koyup uzandırdı beni. Yanıma oturup ellerimi ovalarken bir taraftan da benimle ilgilendiğini söylediği adamla ilgili şeyler anlatmaya başladı. "Adam 38 yaşında, senden biraz genç ama olsun, önemli değil. Yaşlı bir annesi varmış, kadın geçen sene ölünce tek kalmış. Daha önce hiç evlenmemiş. Beşiktaş'ta oturuyormuş. Evlenince evin hazır yani, dayalı döşeli, Beşiktaş gibi bir yerde hem de. Sadece bir yatak odası takımı alınacak o kadar, başka hiçbir şeye gerek yok..."

"Adam demiş, ben bu saatten sonra çocuk yapmak için evlenmem, uyuşabileceğim, anlaşabileceğim bir kadın olsun evleneceğim kadın demiş. Bizim Hatice'nin oğluyla aynı işyerinde çalışıyormuş. Hatice'nin oğlu, bizim komşumuz olan bir abla var, boşandı kocasından ama helal süt emmiş bir kadındır, seni onunla tanıştıralım mı deyince, adam tamam, olur demiş. Ha, adamın adı da Baran bu arada. İşte geçen Hatice'ye gittiğimde konuyu bana açtı, senin bir fotoğrafını istedi benden. Ben de aradım bulamadım yeni bir tane. Benim cüzdanımda olanı verdim. O da dün bana Baran'ınkini getirdi, dur az bekle..." diyerek kalktı ve az sonra vesikalık bir fotoğrafla döndü.

Fotoğrafı uzatıp, "Al bak, çok yakışıklı adam, tam sana göre, esmer, sen seversin esmerleri. Helal süt emmiş, yüksek tahsilli, yabancı dil bilen bir adam. Boşandığın kocan öküzün biriydi. A'yı B'yi bir araya getirip konuşamayan Hanzo'nun biriydi. Ama bu adam bambaşka. İşyerinde yöneticiymiş, Hatice'nin oğlunun amiriymiş, 10 bin lira maaşı varmış adamın kızım, böyle bir fırsat gelmiş ayağına kaçar mı Allah aşkına. Adam elini sallasa ellisi, isterse her gece ayrı bir karıyı koynuna alır ama öyle bir adam değilmiş bu. Eli yüzü düzgün, namuslu, helal süt emmiş birini bul demiş Hatice'nin oğluna, senden daha iyisini mi bulacak benim güzel kızım!" dedi.

Annem adamı acayip allayıp pullamıştı. Fotoğrafa baktım, siyah takım elbiseli, esmer ve yakışıklı bir adamdı. Siyah saçlarının önü seyrelmişti, geniş alnı daha da açığa çıkmıştı böylece. Kahverengi gözlerinden kendinden emin ve cesur biri olduğu hemen belli oluyordu. Kendime gelmiştim bu arada, yavaşça doğruldum. "Adam senin 3 çocuklu olduğunu biliyor, önemli değil demiş. Seninle tanışmak istiyormuş, fotoğrafın arkasında telefonu var. Ben senin telefonunu vermiştim Hatice'ye ama adam, benim aramam yanlış olabilir, Funda Hanım ararsa daha iyi olur demiş. O kadar saygılı, alçak gönüllü bir adam işte! dedi adamı övmeye devam ederek.

Baran'ın fotoğrafını cüzdanıma zorla koydurdu annem. "Kızım sakın aramayı ihmal etme. Eğer aramazsan adam vazgeçtiğini düşünür Maazallah, hemen bugün ara!" dedi. Sonra da yanımda Hatice ablayı aradı ve "Hatice, ben Baran bey oğlumun resmini verdim Funda'ya, çok beğendi, bugün ararım dedi. Sen de söyle oğluna da ona haber etsin!" diyerek kapattığında, "Anne sen manyak mısın ya?" dedim tepki göstererek. "Ne var bunda kızım, tek mi kalacaksın bu saatten sonra. Gül gibi fırsat ayağına gelmiş, bunu kaçırmana izin veremem, kusura bakma. Hem ne kadar kalacaksın benim yanımda, benim de kendime göre bir hayatım var!" dedi.

Annem yanında kalmamdan rahatsızdı, bunu biliyordum ama gidecek bir yerim yoktu. "Öyle olsun!" dedim, çok alınmıştım. Annem bu sefer alttan alıp, "Kızım ben senin iyiliğini düşünüyorum, iyi olmanı istiyorum. Adamla en azından bir tanış, görüş, bakalım belki çok beğeneceksin, sen de isteyeceksin evlenmeyi, bir kere görüşmeden ne zarar gelecek Allah aşkına?" dedi.

Daha sonra da, "Keşke benim de babandan sonra talibim çıksaydı, çoktan evlenmiştim şimdiye, yaşlılıkta tek kalmak insana çok koyuyor kızım!" dedi gülerek. "Anne sen de amma meraklısın evlenmeye!" dediğimde güldü ve "Niye kız, evlenmek gibisi var mı? Kocan çalışır getirir sen yersin, böyle benim gibi azıcık emekli parasıyla bir ay geçinmeye çalışmazsın. Gece olunca da basar yarağını amına, oh iyi ki evlenmişim dersin!" dedi kahkaha atarak.

Annemin böyle çatlak tarafları vardı. "Keşke şu Baran'ın babası olaydı da onu da ben alaydım!" dedi omzuma vurarak. "Anne azmışsın sen!" dedim tepki göstererek, ama annemin benim tepkimi anlayacak durumu yoktu. "65 yaşındayım kızım, yalnızlık zor. Baban öleli 10 sene oldu, 10 senedir dulum, elime erkek eli değmedi, ben de kadınım, benim de ihtiyaçlarım var. Ayıp değil ya bu? Allaha şükür sağlığım yerinde, benim yaşımdakiler amına bir kilo bez bağlayıp elinde ilaç torbalarıyla geziyor. Karşıma düzgün bir adam çıksa hemen evlenirim!" dedi karşılık olarak.

Annem dediği gibi 65 yaşındadır, ancak yaşına rağmen yüzünde çok fazla kırışık yoktur. Ben kapalı bir kadın olsam da annem başı açık, modern bir kadındır. Ben de geçmişte onun gibiydim, ama 10 yıl önce kendi isteğimle kapanmıştım. Annem bu yaşında bile ayda en az bir kere kuaför ve güzellik merkezine gider, saçlarına ve cildine bakım yaptırır. Babamdan kalan emekli maaşının bir kısmını bu şekilde harcamaktan çekinmez. Tüm bunları kendine yeni bir koca bulmak için yapıyor olsa da 10 yıldır muradına eremedi. En son aldığım 500 Doların bir kısmı ile annemin kuaför ve güzellik merkezine biriken borçlarını kapatmıştım hatta. 1,65 boyunda etine dolgun, benim gibi açık tenli ama benden farklı olarak kahverengi gözlü bir kadındır...

Açık gri renkli üzeri taşlı terliklerimi giyindim, çorap giymemiştim. Annem, "Kız sen külot giymedin mi?" diye sorunca, "Giydim anne, olur mu öyle şey tövbe tövbe. İz yapmayan külotumu giyindim!" dedim açıklamada bulunarak. "Ha, iyi tamam. Gerçi giymesen de olur bu sıcakta. Ben giymiyorum vallahi, çok da rahatım!" dedi hınzırca gülerek. "Anne sen insanı hasta edersin!" dedim çantamı omzuma asarken.

Tam çıkacakken geriye dönüp, "Anne sen benim hangi fotoğrafımı verdin?" diye sordum. "Benim cüzdanımda vardı dedim ya kızım, onu verdim, ahan da şu!" dedi ve duvarda babamın fotoğrafının çerçevesine sıkıştırdığı vesikalık fotoğrafımı getirdi. "Anne Allah aşkına, sen adama bunu mu gönderdin?" dedim tepki göstererek.

İki sene önce boşandıktan sonra kimliğimi yenilemek için çektirdiğim fotoğraftı bu. Depresyonda olduğum bir zamanda çektirmiştim. Bakımsızlığım ve ruh halim bu küçük fotoğrafta belli oluyordu. Boş gözlerle bakıyordum. Alınmamış kalın kaşlarım ve dudaklarımın üzerinde bu küçük fotoğrafta bile belli olan siyah tüylerim vardı. Başımı mavi ve yeşil desenli büyük bir türbanla çenemin altından sıkıca bağlamıştım. Üzerimde ise siyah bol pardesüm vardı. Şu anki görüntümden çok uzak bir haldeydim o zaman.

"Adam bu fotoğrafı görse kaçar, bakmaz bana, bu fotoğraf verilir mi?" dediğimdeyse ilginç bir cevap verdi annem. "Olur mu kızım adam çok beğenmiş seni, Hatice öyle dedi bana!" deyince çok şaşırdım. Üniversite mezunu, ayda 10 bin lira maaş alan bir adamın bu fotoğraftaki halimi beğendiğini duymak çok garipti...

500 Doları alınca aldığım, nerdeyse yüzümün yarısını kaplayan siyah güneş gözlüklerimi taktım. Elbisemin üzerine bir şey giymeden çıktım. Yolda otobüs durağına gidene kadar erkeklerin bakışlarını üzerimde hissettim. Topuklu terliklerimin üzerinde yürürken ister istemez götüm sallanıyordu. İz yapmayan ve götümün arasına giren külotum nedeniyle siyah elbisemin altında götümün yanaklarının sağa sola sallanışlarını hissediyordum. Bunu elbette erkekler de görüyordu. Üzerime en azından ince bir yelek giyebilirdim, bu şekilde çıktığıma pişman oldum. Ama geriye dönmek de istemediğim için yürümeye devam ettim.

Durakta beklerken iki erkek çocuğunun konuşmalarını işittim. Benim hakkımda konuşuyorlardı. "Öf karıdaki göte bak amına koyim!" diyene öbürü, "Ulan ne sikilir bu göt be!" diyerek karşılık verdi. Kendi oğlumun yaşındaki çocuklardı bunları söyleyen. Utandığım için hiçbir şey diyemedim. Sadece durağın arka tarafına geçtim görünmemek için.

Otobüs dolu geldi. Ayakta gidiyordum. Öğle saati olmasına rağmen otobüse her duraktan yolcu biniyordu. Orta kapının karşısında camın kenarındaydım. Bir ara arkamda bir şey hissettim. Başımı yan çevirdim. 60-65 yaşlarında yaşlı bir adam hemen arkamdaydı. Rahatsız olduğumu gösteren bir bakış attım, ama gözümdeki güneş gözlükleri ile etki etmedi, adam üstüne alınmadı hiç.

Otobüs sallandıkça ve yolcular bindikçe adama doğru yaslanıyordum ister istemez. Babam yaşındaki adamın elinin o kalabalıkta götümde gezindiğini anladım, ama çok utandığım için bir şey diyemedim. Adam resmen götümü avuçluyordu. Kaba elini götüme bastırıyordu. Otobüs zaten sıcaktı ve ben daha da terlemeye başladım. Sonunda dayanamadım ve otobüs Taksim'e gelmeden kırmızı ışıklarda beklerken şoförden orta kapıyı açmasını rica ettim. Kapı açılır açılmaz kendimi dışarı attım. Biraz daha kalsaydım yaşlı adam ayaküstü sikecekti beni.

Ajansın olduğu Tarlabaşı'na gidene kadar erkeklerin rahatsız edici bakışlarını hep hissettim. Aralarda birkaç tanesi laf da attı. "Türbanlıdaki göte bak!" yada, "Uf bacaklara bak kaymak gibi!" diye benim de duymamı isteyecekleri şekilde yüksek sesle konuşmalarını duydum. Yanından geçtiğim bir tanesi ise, "Şunun gibi türbanlılara hasta oluyorum!" dediğinde dönüp baktım. Adam o an neye uğradığını şaşırdı ve hemen başını öte tarafa döndü. Ama bu söz açıkçası hoşuma gitti. Diğerlerinin cinsel içerikli laf atmalarının yanında daha masum kalmıştı adamın bu sözü. Işıklarda beklerken bir arabanın içinden, "Af edersiniz, istediğiniz yere bırakabilirim!" diyen bile oldu. Kapalı, türbanlı bir kadın olmama rağmen adam kedinde bu cesareti bulmuştu.

Sonunda kendimi ajansın olduğu binaya zor attım. Merdivenleri ağır ağır çıkıp altıncı ve en üst kata çıktım. Zile bastım, biraz sonra içerden sesler geldi ve kapı açıldı. Karşımda en az 1,90 boyunda Zebellah gibi bir kadın duruyordu. "Buyurun, kime bakmıştınız?" diye sordu. Uzun sarı saçları beline dökülüyordu. Çok güzel, kemikli bir yüze sahipti. Kaşları özenle alınmıştı. Üzerinde siyah mini bir etekle kırmızı ip askılı bluz vardı. Devasa ve sutyensiz memeleri bluzun altında dimdikti.

Görüntüsü kadın olsa da bir kadına göre kalındı sesi. Karşımdakinin bir kadın değil de travesti olduğunu anlamam fazla uzun sürmedi. Ancak anladığımda çok tuhaf oldum. Uzun yıllar iğrenerek baktığım insanlardı travestiler, ama şimdi yarım metre ötemde bir tanesi duruyordu. "Şey, ben Haldun Beye bakmıştım..." dediğimde, gür ama efemine sesiyle, "Haldun aşkım, bir bayan var seni görmek isteyen!" diye seslendi.

Az sonra Haldun, "Ooo, hayatım gelsene içeri, sen yabancı mısın, niye bekliyorsun?" dedi ve omzuma elini koyup içeri geçmemi istedi. Travesti yana çekildi bu sırada. Haldun, "Deniz, bu sana bahsettiğim Funda Hanım!" dediğinde, "Aaa, çok özür dilerim, ne olur affedin beni, tanıyamadım!" dedi ellerini önünde birleştirip yalvaran bir sesle. "Estağfurullah, ne haddime!" dedim.

Ben içeri geçerken Deniz de kapıyı kapadı. Yine tüm perdeler çekiliydi ve içerisi klimadan dolayı buz gibiydi. Haldun koltuğa oturmamı isterken Deniz karşımızda ayakta duruyordu. Parke zemin üstündeki çıplak ayakları en az 45-46 numara var gibiydi. Vücudunda ve yüzünde tek bir kıl veya tüy yoktu. Bacakları ve kolları benimkilerden daha temizdi. Onun varlığından rahatsız olmuştum, ama belli etmemeye çalışmam gerekiyordu.

Haldun nasılsın, iyi misin faslından sonra hemen konuya girdi. "Hayatım senden sonra Antalya'ya gittim. Orada da çekimler vardı, daha dün bitti. O yüzden seni arayamadım. Videon harika sonuçlar aldı, çok sevildi. O yüzden seninle uzun dönem çalışacağımız belli oldu. Şimdi yarın Şile'de çekimimiz olacak. Orada devamlı çalıştığımız bir yerimiz var, oraya gidip çekimleri yapacağız. Deniz de bizimle olacak!" dediğinde, "Bir dakika bir dakika, nasıl yani?" dedim elimi kaldırıp.

Deniz dudağını büzerken, Haldun, "Deniz bizimle uzun zamandır çalışan ve çok iyi reytingler alan bir arkadaşımızdır. Merak etme seninki de olacak bizimle, Kaancığım da gelecek!" dedi gülerek. Deniz, "Bakıyorum aşkını bulmuşsun!" dedi kahkahayla. "Nasıl ya, ben anlamadım?" dediğimde, Haldun, "Hayatım anlamayacak bir şey yok, yarın grup çekimi yapacağız!" dedi.

O an vücudumdaki tüm kan çekildi sanki, sabahki gibi başım döner oldu. "Ben böyle bir şeyi kabul etmem!" dediğimde, Haldun, "Hadi ama, niye böyle yaptın şimdi, senin de çok hoşuna gidecek, üstelik paran hazır!" dedi ve elini cebine attı. Rulo halinde yeşil Dolarlardı elinde tuttuğu. "Burada 500 Dolar var hayatım, iş bitiminde 500 Dolar daha alacaksın. İtiraz etmek yok, çünkü bu filmin siparişi geçildi, ödemesini de aldım. Bu saatten sonra cayarsan anamı sikerler benim. Tabii o durumda ben de senin ananı sikerim, anlıyor musun!" dedi tehditte bulunarak.

Kalbim deli gibi atıyordu. Ellerim titriyordu. Haldun yerinden kalkıp parayı zorla elime tutuşturdu. Bu sırada Deniz bir bardak su alıp gelmişti, "Al şunu iç hayatım!" dedi nazikçe. Soğuk sudan birkaç yudum aldım. Haldun, "Uzun bir çekim olacak bu, onun için Şile'ye gidiyoruz. Orada çalışma ortamı çok daha güzel, dış çekimler de olacak zaten. Deniz ve Kaan her türlü sikecekler seni!" dediğinde bardağı elimden düşürmemek için sıkıca tuttum.

Haldun, "Aşkım daha önce götten yaptın mı?" diye sorunca daha fazla dayanamadım ve "Ya sen manyak mısın, ben kabul etmiyorum böyle bir şeyi!" dedim ve parayı üstüne attım. Ancak Haldun hiç beklemediğim bir tepkiyle yerinden fırladı ve çenemi tuttu sıkıca. "Bana bak orospu, ya yarın gelirsin yada videonu hemen bugün internete koyarım, ne mal olduğunu herkes öğrenir!" dedi sertçe. Yerine oturmadan önce üstüne attığım parayı yeniden elime tutuşturdu.

Ağlamak istiyor ama ağlayamıyordum. Deniz, "Hayatım çok güzel zamanlar bizi bekliyor. Hiç korkma, belli ki daha önce anal deneyimin olmamış, merak etme. Burada bu işin profesyoneli duruyor. Ben götümle para kazanıyorum aşkım, sana her türlü yardımcı olurum!" dedi beni ikna etmeye çalışan bir tonla.

Haldun, "Dediğim gibi grup çekimi olacak. Deniz ve Kaan birlikte sikecekler seni, sonra Kaan Deniz'i sikerken sen de Deniz'le sevişeceksin!" dediğinde kalbim güm güm atmaya başladı. Deniz'e baktım, benim neden baktığımı anlamıştı. Deniz'in yarağı vardı halen, kestirmemişti. Deniz bakışlarım arasında siyah mini eteğini yukarı sıyırdığında gördüğüm şey karşısında aklım çıkacaktı nerdeyse. İnik haliyle bile Kaan'ın kalkık yarağıyla boy ölçüşecek denli uzun ve kalındı Deniz'in yarağı. Kasıkları, taşakları ve yarağında tek bir kıl yoktu.

Haldun, "Hayatım görüyorsun, anlatmaya gerek yok, her şey ortada. Deniz'in yarağı kalkık halde 22 santim geliyor, öyle olunca da onu saf dışı edemiyoruz!" dedi gülerek. Deniz eteğini indirdikten sonra, "Aşkım hiç korkma, çok kolay olacak her şey!" dedi bir öpücük atarak.

Bir süre hiç konuşmadan başım öne eğik kaldım. Elimdeki parayı sıkı sıkı tutuyordum. Sonra, "Ben onu alamam!" dedim, görüntüsü bile beni korkutmuştu. Haldun, "Sen de aldığın kadarını alırsın!" dedi kahkahayla. Sonra da, "Aşkım sana dediğim o konuyu ne yaptın, hani birilerini bulacaktın?" diye sordu. "Kusura bakma da etrafımda hadi gel pørnø filmde oynayalım diyebileceğim kimse yok benim!" dedim.

Haldun kulağını kaşıyıp, "Yazık, kötü oldu bu. Bize de yeni yüzler lazım. Senin çatlak Müge 60 yaşındaki ablasını bile oynatmıştı para için!" dediğinde hayretten ağzım açık kaldı. "Ne?" dedim şaşkınca. "Evet, niye şaşırdın. Kadın 60 yaşındaydı ve üstelik çok harika bir çekim yaptık, Kaan'la çekmiştik. Sen de bilirsin Deniz, bizim Müge'nin ablası vardı ya!" dediğinde, "Bilirim, bilmez miyim!" dedi Deniz yanıt olarak.

Bir an neye uğradığımı şaşırdım. Müge'nin ablası Neşe abla 62 yaşındaydı. 3 çocuk ve bir sürü torun sahibi bir kadındı. Arada bazen anneme gelir oturur yada annem onun yanına giderdi. Evi bizden birkaç sokak aşağıdaydı. Kocası birkaç sene önce ölmüştü.

"Ya siz ciddi misiniz, şaka mı bu?" dediğimde, "Ne şakası hayatım, sana gerçekleri söylüyorum ben. Kadın bize geldiğinde 60 yaşındaydı. Müge seni doktora götüreceğim diye bize getirmişti. Kadına o zaman 2.000 Dolar ödeme yaptım ikna etmek için. Bu parayla dişlerimi yaptırırım dedi alırken. Zor bela ikna oldu ama sonra harika bir iş çıkardı. O çektiğimiz film yaşlı kadın kategorisinde halen en çok izlenen filmlerimizden biri. Ben de o filmden iyi para kazandım. Müge'ye de 1.000 Dolar ödemiştim!" dediğinde artık bunun şaka olmadığını anlamıştım.

"Ya bu kadının bir sürü çocuğu, torunu var, nasıl iş bu?" dediğimde, Haldun, "Hayatım, sana daha önce de söyledim. Biz öyle alelade sitelerle iş yapmıyoruz. Hepsi yüksek meblağ ödenerek üye olunan siteler. Tanınmanız, bilinmeniz mümkün değil. Bu konuda için rahat olsun. Senin Müge senelerdir film çekiyor, şimdiye kadar hiçbir şey duydun mu bununla ilgili? Duyamazsın çünkü mümkün değil!" dedi.

Neşe abla 2 sene önce dişlerini özel bir dişçide yaptırmıştı, şimdi o yaşında benden daha güzel dişlere sahipti. Demek o para buradan gelmişti.

Haldun'un bu konuşması sonrası, "Benim de annem var!" dediğimde ikisi de başını kaldırıp baktı. Haldun, "Resmi var mı yanında?" diye sorunca cüzdanımda duran fotoğrafını çıkarıp uzattım. Haldun fotoğrafı görür görmez, "Harika, muhteşem, işte bu!" dedi. Sonra da annemle ilgili sorular sordu.

"Benden biraz daha kısa 1,65 boyunda. 65 yaşında ama sağlıklıdır, ufak tefek rahatsızlıkları dışında çok şükür iyidir. Kilosu biraz var, nasıl diyeyim, benden daha hafif o kesin, herhalde 70 kilodur, en fazla 75. Açık tenlidir, saçları aslında kahverengidir, ama o senelerdir sarıya boyatıp aralara gölge attırır. Bu yaşında kuaförlerden güzellik merkezlerinden çıkmaz. Memeleri büyük ama sarkıktır, ama öyle çok da sarkık değil, kalçaları da geniştir!" dediğimde, yine, "Muhteşem muhteşem!" diyerek ellerini çırptı birkaç defa.

Sonra da annemin fotoğrafını masanın üzerine koydu ve bu halde fotoğrafını çekti birkaç sefer. Elinde telefonla karşıma oturdu, bir şeyler yazıp durdu telefonda. Hemen sonra telefonu çaldı. İngilizce konuşmaya başladı, hararetli ama neşeli bir konuşmaydı. Annemin fotoğrafını elinde tutuyor, bakıp bakıp bir şeyler söylüyordu. O ara benim telefonum çaldı, yabancı, kayıtlı olmayan bir numaraydı. Meşgule attım hemen.

Az sonra Haldun konuşmasını bitirip karşıma oturdu ve "Hayatım harika haberlerim var sana, bizim büyük patronlardan biriyle konuştum şimdi, annenin resmini çekip gönderdim. Adam bayıldı, çok beğendi. Hemen bir film çekmemizi istiyor annenle. Onu ikna etmelisin mutlaka. Anneni ikna edersen 2.000 Dolar ödeme yapacağım, bu onun alacağı para olacak, sana da ayrıca 1.000 Dolar vereceğim!" dedi ve bir şey dememi beklemeden kalkıp içeri geçti.

O sıra Deniz, "Hayatım hiç sıkıntı yapma, annenle tatlı dille konuş. Müge'nin ablası kabul ettiyse seninki haydi haydi eder!" derken Haldun geldi. Elinde yeşil yeşil Dolarlar vardı yine. "Al hayatım, burada 1.000 Dolar var, bu annenin alacağı paradan. Kalan 1.000 Dolarla seninkini yarın ayrıca veririm. Üzerimden bu kadar çıktı, yoksa hepsini verecektim. Yarın anneni de getir, onu da çekime dahil ederiz. Deniz, senin için sıkıntı olur mu aşkım?" diye sordu Deniz'e. Deniz, "Ne sıkıntısı hayatım, aksine memnun olurum!" dedi gülerek.

Deniz sonra bana dönerek, "Bak aşkım, yaşlı kokana sosyete karılarına jigololuk yapıyorum ben, senin annenden daha yaşlı, çirkin karıları sikiyorum sırf paraları var diye. Daha bir ay önce her gün gazetelerde, televizyonlarda gördüğün çok zengin bir işadamının karısı ile Antalya'daki villasında iki gün tatil yaptım. Tatil dediğimin de ne olduğunu anlamışsındır herhalde. 2 gün için 5.000 Dolar para aldım, kadın çok memnun kaldı. Bahsettiğim kadının iki oğlu dört de torunu var. Görsen miden kalkar kadını. O kadar berbat bir şeydi. Dışarıda, davetlerde bir ton makyajla çok güzel görünen kadın yatakta hortlak gibiydi. Hiç sıkıntı yapma, annem ifşa olur diye korkun olmasın, hiçbir şey olmaz!" dedi elini dizime vurarak.

Onun bu sözlerinden sonra bardakta kalan suyu içtim. Annemin adını vermemin nedeni sabah benimle yaptığı konuşmaydı. 65 yaşındaki annemin erkeksizlik başına vurmuştu. Aynı zamanda başka bir sebep de annemin paraya olan aşırı düşkünlüğüydü. Annem dini imanı para olan bir kadındı. Babam senelerce annemin bu huyundan çok çekmiş, nefret etmişti. Babamın bana, senin bu anan para için götünü siktirir dediği çok olmuştu. Anneminse buna cevabı babamı doğrular gibi gülmek olmuştu her seferinde.

Kalkmadan önce, Haldun, "Hayatım bugün çekim olmayacak dedim, ama çok minik bir çekim yapmak istiyorum ikinizle!" dediğinde kalbim şiddetle atmaya başladı. "Deniz hayatım geç şöyle!" dediğinde, Deniz kalktı ve önüme geçti. Mini eteğini sıyırdığında devasa yarağı tam karşımdaydı. Haldun, "Aşkım ağzına alacaksın sadece, sikiş olmayacak, 30-40 saniyelik mini bir çekim istiyorum!" deyince yutkundum.

Deniz, "Hayatım sıkıntı yapma, hadi!" dedi iri eliyle yüzümü okşayarak. Bardağı sehpaya bıraktım ve öne doğru eğildim. Başımı kaldırıp Deniz'e baktım. Gülümseyerek, "Hadi!" deyince yarağının kafasını aldım ağzıma. Yarak bir anda içine dolan havayla şişen bir balon gibi şişmeye başladı. Ben kafasını emdikçe yarak aşağı yukarı sallanıyordu. Kafasını dilimle yalayıp emerken, Haldun minik bir kamera ile çekim yapıyor ve etrafımızda dolanıyordu.

Sağ elimi yarağın üzerine attığımda, Deniz, "Evet, işte böyle bak isteyince oluyormuş!" dedi. Birkaç defa yarağı ağzıma iyice sokup çıkardım, ama o anda bile yarağın yarısından fazlası dışarıda kalıyordu, kafasına tükürüp emdim. Haldun, "Mükemmel!" diyerek kestiğinde sehpanın üzerindeki peçete ile sildim ağzımı. Deniz'in yarağı kolum gibi olmuştu. O an yarın ne yapacağım ben bununla diye korktum.

Haldun çıkarken, "Tıraşlı mısın?" diye sordu. Ben bön bön suratına bakarken, Deniz, "Hayatım amın tıraşlı mı?" dedi açıklamada bulundu. "Şey, yok ama olurum..." dediğimde, Haldun atılıp, "Yo yo, sakın yapma, en doğal naturel halinle olmalısın. Seninle annenin patronlar tarafından bu kadar sevilmesinin sebebi de doğal, hayatın içinden kadınlar olmanız bebeğim. Tarlada ırgat, mutfakta aşçı, yatakta orospu misali!" dedi kahkaha atarak. "Yarın en doğal, en kapalı halinle gelmeni istiyorum. Hatta çarşaf bile giysen olur, tamam mı bebeğim?" diyerek yanaklarımdan öptü. Sonra da bir CD uzattı.

"Bu nedir?" diye sordum. "Eğer halen içinde şüphe varsa diye veriyorum bunu. Müge'nin ablasının kaydı, ham kayıttır, takıp izlediğinde görürsün doğru söylediğimi!" dedi. CD'yi çantama attım. Üzerimde 1.500 Dolarla aşağı indim. Ajansın içi buz gibiydi ama ben yine de terlemiştim.

İçerde meşgule attığım arama geldi aklıma. Geri aradım, birkaç kez çaldıktan sonra açıldı. "Pardon, biraz önce beni aramıştınız?" dedim. Oldukça kibar bir erkek, "Funda Hanım merhaba, kusura bakmayın dayanamayıp sizden önce ben aradım, ben Baran!" dediğinde o gün üçüncü kez düşüp bayılacaktım...

[Funda]
Diterbitkan oleh GizliFatma
3 tahun lalu
Komentar
2
Silakan atau untuk memposting komentar
Sana ulasmam lazim beninle konus lutfen
Balas
Fatma benim diger hesabimi yanlislikla engelledin farkindamisin?
Balas