Annemin Bakıcısı Türbanlı Zehra 1

Yaşlı annemi felç geçirdikten sonra evime aldım. Bir süre karım ilgilendi kendisiyle. Ama sonra daha fazla bakamayacağını söyleyip annemi evden göndermemi, özel bir bakım merkezine yatırmamı istedi. Bunu beni doğurup büyüten anneme yapamazdım. Şiddetle itiraz ettim ve karımla kavga ettim. Karım bunun üzerine çocuklarımı da alarak evi terk etti ve boşanma davası açtı. 15 yıllık evliliğimizi tek kalemde silmişti.

Annemle ilgilenmesi için Ankara’daki teyzemin öğretmen olan kızını getirttim. Ben de ona yardımcı olabilmek için evden çalışmaya başladım. Mimar olduğum için kısmen de olsa evden yürütebileceğim bir işim vardı. Teyzemin kızı annemle çok ilgileniyordu ama Ankara’da bir ailesi vardı. Onların yanına dönmesi gerekiyordu. Üstelik okulların açılması yaklaşıyordu.

İnternete yatılı bakıcı ilanı vermiştim. Birkaç başvuru olmuş ama istediğim gibi birini bulamamıştım. Görüştüğüm kadınlar bana güven vermemiş, yeterince deneyimli görünmemişlerdi.

Karım gittiğinden beri cinsel ihtiyaçlarımı hayat kadınları ve eskortlarla gideriyordum. Teyzemin kızı evde olduğu için bu işi ya otellerde ya da kadınların evinde yapıyordum.

Ama bu zamanla benim için büyük bir maddi külfet haline gelmeye başladı. Karım yüklü bir nafaka istiyordu ve yakında duruşmamız olacaktı. Mahkeme nafakayı kabul ederse benim için eskortlara para verme devri sona erecekti. Üstelik yatalak bir annem varken hiçbir kadın benimle evlenmek istemezdi. 45 yaşında hayatının geri kalanında 31 çeken bir erkek olmak istemiyordum.

O zaman aklıma bir fikir geldi. Ahlaksızca bir şeydi ama kendimce haklı nedenlerim vardı. Anneme bakıcı olacak kadından benim de cinsel ihtiyaçlarımı gidermesini isteyecektim. Görüşme için gelecek kadınlara bunu teklif edecek, kabul edeni işe alacaktım.

Sonraki günlerde görüşme için gelen üç kadına bunu teklif ettim. Hepsi reddetti. İkisi teklifimi sessizce reddederken üçüncüsü bildiği bütün küfürleri sıraladı ve kapının yanındaki vazoya bir tekme atıp kırdı. Teyzemin kızı yukarıdan koşup geldi. “Ne oldu burada, niye bağırdı o kadın!” dediğinde “Ne bileyim, kadın manyağın teki çıktı!” dedim.

Birkaç yabancı uyruklu kadın da aramış ama ben reddetmiştim. Özbek ve Türkmen kadınlarıydı bunlar ve onlarla ilgili hırsızlık yaptıkları şeklinde duyumlarım olmuştu.

Ama sonunda teklifimi kabul eden bir kadın çıktı. Ancak kadın benim beklentilerimin dışındaydı. Hatta ona teklifimi söyleme konusunda tereddüt bile etmiştim. Zehra adındaki kadın tesettürlü, türbanlıydı. Çekine çekine yaptığım teklifi önce reddetti. Hiddetle ayağa kalkıp “Ben de sizi adam sanmıştım!” dedi sinirle ve çıkıp gitti.

Fakat ertesi sabah aradı ve bakıcı bulup bulmadığımı sordu. Sesi titriyordu bunu sorarken. “Hayır, henüz bulmadım. Bugün biri gelecek görüşme için!” dedim yanıt olarak. “Şey, ben çalışmak istiyorum!” dediğinde “Dün söylediklerimi kabul ediyor musunuz? Aksi halde sizi işe alamam!” dedim.

Telefonun ucunda bir süre sessizlik oldu. Ardından da “Evet, kabul ediyorum!” dedi. “O zaman bugün gelin, konuşalım tekrar!” dediğimde “Tamam!” diyerek kapattı telefonu. Görüşme için gelecek kadını arayıp birini bulduğumu söyledim.

Zehra öğleden sonra geldi. Gözlerini kaçırıyordu benden. Kendisini daha detaylı anlatmasını istedim. Konuşmaya geçmeden önce bir bardak su istedi. Zor bir karar vermişti neticede. Çok heyecanlıydı ancak benim şaşkınlık ve heyecanım onunkinden de fazlaydı. Sudan küçük bir yudum alıp anlattı kendini. Zehra hikâyesini anlattığında teklifimi neden kabul ettiği de belli oldu.

Uzun yıllar çalıştığı işyerinden çıkarılmış, aldığı tazminat suyunu çekmişti. Yaşı biraz ilerlemiş olduğundan ki benim gibi 45 yaşındaydı, yeni iş bulması mümkün olmamıştı ve bu arada kocası da sağlık nedenlerinden ötürü işini kaybetmişti.

Sadece kızı çalışıp evi geçindirmeye çalışıyordu ama onun maaşı da yetmiyordu. Kirasını ödeyemez hale gelmiş, kredi kartları şişmiş, sürekli bankalar ve alacaklılar arar olmuşlardı. Köydeki anne babasının yardımları da olmasa aç kalacaklardı. Tüm bu sebeplerden ötürü tesettürlü biri de olsa Zehra teklifimi kabul etmek zorunda kalmıştı. Ve bunu da aylık 4.000 lira maaş için kabul etmişti. Konuşurken beyaz yüzü pembeleşmiş, sesi titremiş, gözleri nemlenmişti.

Zehra ilkokul mezunuydu. Daha önce annem gibi hasta ve yaşlı birine bakmamıştı, deneyimi yoktu. Çalıştığı tekstil firmasında paketleme elemanlığı yapmış, vasıfsız biriydi. Ancak benim için işin ikinci kısmı önemli olduğundan işe alınmıştı.

Ona evi gezdirip annemi gösterdim. Annemin elini öpüp “Nasılsın teyze, bak bundan sonra ben ilgilenicem seninle, beni kızın say!” dedi. Şefkatli ve ilgili görünmesi hoşuma gitti. Annem konuşamasa da bakışlarından Zehra’yı sevdiğini anladım.

Teyzemin kızı ona annem hakkında ve yapacağı işle ilgili bilgiler verdi. Annemin kullandığı ilaçları gösterip hangi saatlerde vermesi gerektiğini anlattı. Annemin fizik tedavisi için haftada iki gün uzman bir kadın geliyordu. O geldiğinde neler yapması gerektiğini ayrıca söyleyecekti.

Evim iki katlı 5 odalı bir villaydı. Evin alt katındaki salonu çalışma odası yapmıştım kendime. Annem üst katta odasında oluyordu sürekli. Zehra’nın kendine ait odası annemin odasının yanındaydı. Benim yatak odamsa hemen karşısındaydı. Üst kattaki banyoyu sadece Zehra kullanacaktı. Tabii bunları teyze kızımın yanında bu şekilde söylüyordum. Yoksa gerçekte Zehra gecelerini benim odamda, benim yatağımda geçirecekti.

Haftanın 6 günü evde kalıp annemle ilgilenecek, Pazar ise izin günü olacaktı. Temizlik için haftada iki gün bir kadın geliyordu, yemek ise iyi kötü elimden gelen bir işti. Çoğu zaman da dışardan söylüyordum.

Yaklaşık 1,65 boyundaydı Zehra. 45 yaşında olsa da gösteriyor denemezdi. Alnında veya cildinde yaşlanma belirtisi kırışıklıklar yoktu pek. Mavi bir kot pantolonla beyaz bir bluz giymiş, başını desenli bir türbanla tepesinden bağlamıştı. Boynu ve ensesi açıktaydı. Hafif bir makyaj yapmıştı. Açık pembe bir ruj sürmüştü dudaklarına, gözlerine ise ince bir kalem çekmişti. Belki de benim kendisini reddetmemem için bu kapalı haliyle makyaj yapma ihtiyacı hissetmişti. Dün ilk geldiğinde makyaj yoktu çünkü yüzünde. Pek güzel denemezdi kendisine ama cazibesi olan, alımlı bir kadındı yine de.

Hemen ertesi gün gelip başlayabileceğini söylediğimde yaşadığı heyecanı kahverengi gözlerinde gördüm. Teyzemin kızına uçak biletini aldım hemen. O da bavulunu hazırladı. Artık evine döneceği için mutluydu.

“Bu köylüyü nerden buldun? Bana pek deneyimli gelmedi bu kadın. Öbür görüştüklerin daha iyi gibiydi!” dedi teyzemin kızı. “Öyle ama kadının durumu kötüymüş, kirasını ödeyemiyormuş kaç aydır, kocası da çalışmıyormuş!” dediğimde “Yazık, üzüldüm!” dedi. Oysa gerçekte neden onu işe aldığımı bilmiyordu.

Ertesi sabah teyzemin kızını taksiye bindirdikten hemen sonra Zehra geldi. Bavulunu alıp teyzekızımın boşalttığı odaya koydum. “Sen eşyalarını yerleştir, ondan sonra gel kahvaltı yapalım!” dediğimde usulca ve çekinerek “Tamam!” dedi. Aramızda yaşanacaklardan sonra ona Zehra Hanım dememin gereği yoktu.

15 dakika kadar sonra indi aşağı. Dünkü kot pantolonu vardı üzerinde yine, üstüne ise kırmızı bir tişört giymişti. Çıplak beyaz kolları ve koynu açıktaydı. Başını dünkü gibi ama parlak siyah bir türbanla bağlamıştı. Renkli toplu iğneler türbanın üstünü süslemişti. Pantolonu kalçalarını ve götünü, bluzu ise her biri iri portakal büyüklüğündeki memelerini belli ediyordu. Çok hafif göbeği dışında kendine dikkat eden bir kadındı Zehra. Gözlerinde muhtemelen dünden kalan makyajı vardı.

“Teyze yatıyordu!” dediğinde “Evet, çoğunlukla uyuyor, ilaçların yan etkileri!” dedim. Çekinerek yiyordu kahvaltısını. “Çekinme rahat ol, burası artık senin de evin sayılır. Sana anahtar da yaptırıp vereceğim, çekinmene, korkmana gerek yok!” dediğimde sessiz kaldı.

Kahvaltı sonrası sofrayı toplamama yardım etti. “Bu senin işin değil, yapmana gerek yok!” dediğimde gözlerini kaçırıp “Elime yapışmaz ya!” dedi. Bir süre ne yapacağını bilmez halde, kararsız kalmış gibi ayakta dikilince “Yukarı çıkabilirsin!” dedim. Gözlerini mutfak tezgâhına yöneltip “Şey, öbür işle ilgili!!!” dedi. Hangi iş olduğunu anladım elbette. “Onu sonra konuşuruz, gündüz vakti olacak iş değil!” dediğimde usulca “Tamam!” diyerek çıktı yukarı.

Gerçi onu bir an önce yatağa atıp sikmeyi çok istiyordum. Kapalı, türbanlı bir kadınla daha önce hiç birlikte olmamıştım. O nedenle büyük bir heyecan içindeydim. Ama yapmam gereken işlerim, aramam gereken insanlar vardı.

Genellikle öğle yemeği yemiyordum ama Zehra için kebapçıdan pide söyledim. Pidesini mutfak masasında sabahki gibi çekinerek yerken ben projemle ilgileniyordum. Ama açık mutfak olduğundan onu görüyor, izliyordum. Onun da bana kaçamak bakışlar attığını fark ediyordum. Yemeğini yedikten sonra bir isteğim olup olmadığını sordu. “Teşekkür ederim, sağ ol!” diyerek onu yukarı gönderdim.

Akşama doğru işlerim bitti. Kendime rahatlamak için bir kadeh viski koydum. Zehra’yı sikmek için geceyi beklememe gerek yoktu. Annem çoğunlukla uyuyordu çünkü. Viskinin ardından yukarı çıktım.

Zehra annemin yanındaydı. Ama annem henüz uyumamıştı. Zehra’ya “Ben odamdayım!” diyerek yatak odasını işaret ettim. Fısıltılı bir sesle “Tamam!” dedi. Beyaz yüzü bir an içinde pembeye dönmüştü bunu derken.

Zehra için hazırlanmam gerekliydi. Ebeveyn banyosuna girip birkaç günlük sakalımı kestim. Ardından da duşun altına girip etek tıraşı oldum. Yarağımı ve taşaklarımı üç bıçaklı makinemle güzelce tıraş edip kremledim. Banyo yaptım. Artık kendimi Zehra için hazır hissediyordum.

Üstüme şort ve tişört giyip yatağa geçtim. Gelmesini beklerken telefonumla oyalandım. Annemin oda kapısı yaklaşık 15 dakika sonra kapandı. Ayak sesleri kapıma yöneldi. Derken kapıya tıkladı Zehra. “Gel!” dediğimde yavaşça kapıyı açıp içeri girdi, yeniden kapattı kapıyı…

Beni üstümde şort ve tişörtle yatağa uzanmış görünce beyaz yüzü yine pembeleşti. “Gel!” diyerek yatağa oturmasını istedim, ben de kalktım. Yatağın kenarına oturunca perdeleri çektim. Zehra ellerini kavuşturmuş gözlerini yere dikmişti. Tavandaki LED lambaları yaktım. Artık ne olacağını anlamıştı.

Yanına oturdum ve elimi başındaki türbanına attım. Yumuşak ve kaygandı kumaşı. Benim için kapalı bir kadınla birlikte olmak yeni bir deneyimdi. Sol yanağına bir öpücük kondurdum. Minik siyah tüyler çenesinde, yanağında ve bir miktar dudaklarının üzerinde vardı. Ama bu ona farklılık katıyordu. Açıktaki beyaz boynunu öptüm daha sonra. Son derece tedirgindi Zehra. Parmaklarını gelişigüzel oynatıyordu.

Yatağın üstüne uzanmasını istediğimde sessizce kalktı ve uzandı. Ellerini göbeğinin üstüne koymuş gözleri tavana bakıyordu. Yutkunuyordu heyecandan. Uzandım yanına ve yanaklarından öpmeye başladım. Değişik ama heyecan verici bir duyguydu bu. Yumuşak beyaz yanaklarında geziniyordu dudaklarım. Zehra ise hızlı hızlı nefes alıp veriyor, gözlerini açıp kapıyor ve put gibi durmaya devam ediyordu.

Yanaklarından sonra minik bir çukura sahip çenesini öptüm. İnce pembe dudaklarına geldiğimde başını salladı sağa sola. “Öpüşmek istemiyor musun!” diye sordum. “Hayır!” dedi fısıltıyla. Onu incitmek istemediğim için “Tamam!” diyerek zorlamadım.

Boynunun etlerini emmeye başladım o zaman. Kat kat etlerini emdikçe emesim geliyordu. Açık markasız bir parfümün belli belirsiz kokusu geliyordu burnuma. Şortumun içindeki yarağım kalkmıştı ama Zehra için kendime hâkim olmam gerekiyordu. Neyse ki deneyimli bir erkek olduğumdan zor bir şey değildi benim için.

Hızlı nefes alıp vermeleri devam ediyordu. Sıcak nefesi yüzüme geliyordu. Kemerli burnunun minik kanatları bir kuşun kanadını çırpması gibi açılıyor, kapanıyor, durmaksızın oynuyordu.

Sağ elimi alta kaydırdım. Göbeğinin üstündeki ellerini açtım. Karnı ve göğsü bir inip bir kalkıyordu. Heyecanlı hali yutkunmasından, gözlerinin hızlı hareketlerinden anlaşılıyordu kolayca. Kırmızı tişörtünü yukarı sıyırmaya başladım. Kot pantolonun kahverengi kemeri göründü önce, sonra da süt gibi beyaz, yuvarlak karnı açığa çıktı. Göbek deliğinin etrafında çok hafif siyah tüyler vardı ama beni rahatsız edecek bir şey değildi.

Elimi karnının üstüne koyduğumda başını geriye atıp yutkundu yine. Zehra yutkunmaktan bir hal olmuştu. Ama onun yaşadığı heyecanın aynısını ben de yaşıyordum. Karnı yumuşak ve sıcaktı. Yaşadığı heyecanla vücudunu ateş basmıştı. Beyaz yüzü pembeleşmiş, alnında minik ter damlacıkları oluşmuştu.

Kırmızı tişörtü biraz daha açtım yukarı. Memelerinin altına getirdim. Sonra da aşağı doğru kaydım ve açıktaki beyaz karnını öpmeye başladım. Zehra’nın karnı bir dansözün karnını oynatması gibi oynadı, titredi. Bunu ona yaptıran heyecan ve endişeydi. Bunu bildiğim için onu incitmeden hatta onu işin içine katarak sevişmek niyetindeydim. Göbek deliğinin etrafına minik öpücükler kondurup etini içime çektim. Sonra da deliğin üstünde dilimi gezdirdim uzun uzun. Zehra’nın bacakları sallandı, boştaki ellerini oynattı.

Karnının üstünü, yanlarını öpücüklere boğdum, emdim, yaladım. Dilimin değmediği tek bir noktasının bile kalmasını istemiyordum. Emelime ulaştığımda yeni bir aşamaya geçmemin vakti gelmişti.

Kot pantolonun kemerini açtım. Ardından da metal düğmesini. O anda Zehra’nın nefes alış verişleri hızlandı. Fermuarını indirdim ağır ağır ve pantolonu belinden tutup aşağı sıyırdım. Ten rengi pamuklu bir külot giymişti. Pantolonu sıyırdıkça külotu da daha çok açığa çıkıyordu.

Sonunda kasıklarını aştı pantolon. Amının izi külotunda çıkmıştı. Bembeyaz kasıklarını sıkıyordu külotunun ince lastikleri. Daha da indirdim pantolonu. Şimdi beyaz, dolgun kalçaları görünmüştü. Üzerinde siyah kıl köklerinin olduğu kalçaları daha önce hiç güneş görmemişe benziyordu. Zehra gibi kapalı bir kadın için plajda sere serpe güneşlenmek olacak iş değildi. Belki de onları kocasından sonra ilk defa gören erkek de bendim.

Dizlerine indirdim pantolonunu ve kalçalarını öpmeye başladım. Zehra’nın hareketlenmesi çoğaldı. Kalçalarının üzerinde dilimi gezdirdim, etlerini emdim. Karnının ve boynunun etleri gibi yumuşak değildi kalçaları, eti sertti o nedenle etini içime çekemiyordum. Kıl kökleri olmasına rağmen dilime ve dudaklarıma kıl veya tüy gelmiyordu. Aynı şekilde kasıklarını çevreleyen külotun lastikleri etrafında da kıl veya tüy yoktu.

Amının derin yarığının izi külotun ince kumaşının üstünden belli oluyordu rahatça. Dilimi çıkardım ve külotunun üstünden amının yarığını dilledim. O an Zehra’nın bacakları kasıldı, kalçaları sertleşti. Dilimi amına değdirmem onu daha da heyecanlandırmıştı. Ben de fena heyecanlıydım ama bunu ona belli etmek istemiyordum. Tecrübeli bir erkek gibi görünüp onu rahat ettirmek amacındaydım.

Dilimi yeniden uzattım ve bastırdım. Zehra’dan iniltiyi andıran bir ses gelir gibi oldu. Karnı ve göbek çevresinde kasılma gördüm. Amı büyük ve uzun gibiydi. Dilimi bastırdıkça külotun ince kumaşı içe doğru ilerliyordu. Amının sıcaklığını külotuna rağmen hissediyordum. Beyaz kasıklarında gezdirdim dilimi daha sonra. Külotun ince lastiklerini kaldırdım ve onların kızarıklaştırdığı ince çizgileri yaladım. Zehra kendini tutmakta zorlanıyordu artık. Kasılmaları artmıştı. Sonunda “Rahat ol, kendini bana bırak, ben deneyimli bir erkeğim, rahatla!” demek zorunda kaldım. Fısıltılı bir sesle “Tamam!” dedi yanıt olarak.

Amı ve kasıklarıyla ilgilenmeyi sonraya bırakıp dizlerindeki pantolonu daha da indirdim aşağı. Beyaz baldırları göründü. Onların da üzerinde kıl kökleri olmasına rağmen kaygan ve temizdi. Bir iki yerde batık oluşmuştu sadece. Pantolonu sonunda çıkardım ayaklarından. Pembe kısa çoraplarıyla kaldı. Onları da sıyırıp çıkardım.

Ayak parmakları uzundu. Karımın ayak parmaklarını emdiğim olurdu bazen. Bunu Zehra’ya da yapmak istedim ama ayak parmakları karımınkiler gibi bakımlı değildi. O nedenle vazgeçtim. Yeniden kasıklarına yoğunlaşmak için yukarı kaydırdım bakışlarımı.

Külotunu hemen çıkarıp onu heyecandan öldürmek istemiyordum. “Bacaklarını aç, şöyle dizlerinden büküp kendine çek!” dediğimde usulca yerine getirdi isteğimi. Doğum yapan bir kadın gibiydi. Beyaz vücudu kasılıyor, titriyordu sürekli. Yutkunması da devam ediyordu.

İstediğim şekle gelmişti Zehra. Kalçalarını öpüp emmeye, yalamaya başladım. Dilim üzerinde gezindikçe sıcaklığını daha çok alıyordum. Güneşten mahrum kalmış kalçalarının beyazlığı çok hoşuma gitti. Karım bakımlı, yazın sürekli denize giren bir kadındı ve güneşten marsık gibi yandığı zamanlar oluyordu. Oysa Zehra vücudunu sadece kocasına saklamış, sunmuş, onu güneşin faydalı ışınlarından bile gizlemişti. Ve şimdi dilimin, dudaklarımın ucundaydı çıplak sıcak eti.

Sıra yeniden amına gelmişti. Ellerimi kasıklarına atıp biraz daha ayırdım. Rahat edebilmek için bir yastığı alıp belinin altına koymasını istedim. Zehra yana döndü ve yastığı alıp belini kaldırdı. Altına koymasına yardım ettim. Bu şekilde amı biraz daha yukarı kalkmıştı.

Külotun ince kumaşı üstünden amını dillemeye başladım. Dilimi bastırıyor, amının üzerinde gezdiriyor, kasıklarını emiyordum. Zehra yine titreyip kasılıyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu artık. Kadının en değerli noktasına bir kaleyi fethetmeye çalışan kumandan gibi saldırıyordum. Evet, yıllarca sadece kocasına saklayıp sunduğu amı onun en değerli hazinesi, kalesiydi ve ben de onu ele geçirmek, fethetmek istiyordum.

İnce kumaş içe doğru çökmeye devam ediyordu. Zehra’nın büyük ve geniş bir amı olduğuna kani oldum. Deneyimli bir erkektim ne de olsa. Sağ orta parmağımı yavaşça bastırdım yarığına. O an kasılması daha da arttı. Bacakları titredi, kalçaları sertleşti. Beklediğim tepkilerdi bunlar. Bastırdıkça parmağım içeri giriyordu külotla beraber. Amının içinin sıcaklığını daha fazla hissediyordum şimdi. İlk boğumuna kadar içine girmişti parmağım. Bir süre içinde tuttuktan sonra çektim.

Ancak bırakmak niyetinde değildim. Yeniden bastırdım. İnce pamuklu kumaş amının içinde yol almaya başladı. Zehra’nın kasılmaları çoğalıyordu, nefes alış verişlerini duyuyordum. Parmağım ikinci boğumuna kadar girmişti içine. Ancak yine daha fazla ilerlemedim. Yavaşça çektim parmağımı. Onu alıştırmak istiyordum.

Ten rengi külotun üstünde ıslaklık olduğunu gördüm. Amının içine giren külot kumaşı ıslanmıştı. Acaba Zehra zevk almış da amı sulanmış mıydı? Bunu anlamak için külotunu indirmem yeterliydi ama biraz daha devam etmek istiyordum.

Orta parmağımı yeniden bastırdım. Bu kez nerdeyse dibine kadar soktum amına. Külotun kumaşı gerilmişti, kasıklarının olduğu yerde ince lastikler kaymıştı. Zehra doğum yapan bir kadın gibi uzanmıştı yatakta ama gerçekte de doğum yapan bir kadın gibi ıkınıyor, nefes alıp veriyordu artık. “Rahatla, sakin ol!” dedim birkaç kez. Yüzü kızarmış, boynunda ve alnında ter damlacıkları daha da çoğalmıştı.

İçerisi de sıcak olmuştu. Rahatlaması için klimayı en düşük seviyede açtım. Kapıya doğru çevirdim hava yönünü. Yeniden bacaklarının arasına uzandım. Orta parmağımı bu kez külotunun kenarından içine soktum ve amına yöneldim. Parmağımın amı ile buluşma anında ben de inanılmaz heyecan duydum. Kalbimin atışları hızlanmıştı. Amı ıslak ve sıcaktı. Külotun perdelediği sıcaklığı şimdi parmağımın ucunu yakıyordu.

Etli ve yumuşak am dudaklarını parmağımın ucuyla yokladım bir süre. Sonra yeniden soktum içine. Önce ilk boğumuna kadar, sonra ikincisine kadar soktum. O halde bekledim. Zehra yine yutkunmaya devam ediyordu. Portakal gibi memeleri bir inip bir kalkıyordu durmadan. Karnının beyaz yumuşak etleri sertleşmişti.

Birkaç defa ileri geri oynattım parmağımı amında. Ardından da dibine kadar bastırıp soktum. Amının derin çukuruna girmiştim sonunda. Amı geniş ve derindi. Sıcaklığı ve ıslaklığı daha da artmıştı. Kasıklarını öpmeye, emmeye başladım bu sırada. Parmağım amındaydı halen. Zehra kendinden geçmiş gibi titriyordu artık. Vücudu yatağın üstünde sarsılıyordu. Dudaklarını ısırdığını gördüm.

Parmağımı çıkardığımda biraz rahatlar gibi oldu, titremesi azaldı. Parmağımın üstü ıslanmış, yağlanmış gibi kayganlaşmıştı. Çarşafa sildim parmağımı.

Şimdi sıra külotunu indirmeye gelmişti…
Veröffentlicht von 58svsl
vor 3 Jahren
Kommentare
1
Zum Kommentieren bitte oder
Koygun_erol vor 1 Jahr
Muhtesem
Antworten